23 Mayıs 2019 Perşembe

RACİ PAŞA'NIN AĞZINDAN HUMA KUŞU TÜRKÜSÜ'NÜN HİKAYESİ


HUMA KUŞU TÜRKÜSÜ'NÜN HİKAYESİ


           Mustafa ile Gülbahar birbirini seven iki gençtir. Sevgileri artık herkes tarafından bilinmektedir.Ama bir kızı on kişi ister, bir kişi alır derler. Gülbahar'ın aile büyükleri Gülbahar'ı, Mustafa'ya laik görmez, başka biriyle evlendirirler. Mustafa'nın dünyası kararır ama yapacak bir şeyi yoktur. Sevgisini kalbine gömer adeta dünyaya küser.

           Devir seferberlik devridir. Eli silah tutan herkes askere alınmaktadır. Mustafa da Gülbahar'ın kocası da askere alınır. Aradan aylar yıllar geçer, seferberlik biter, Mustafa köyüne geri döner. Ama Gülbahar'ın kocası dönmemiş şehit olmuştur. Gülbahar açlık ve sefalet içinde iki çocuğuyla orta yerde kala kalmıştır. Ne evine ekmek getireni vardır,nede onu sahiplenecek,sırtını dayayacağı kimsesi kalmıştır.
            Konu-komşu toplanıp Gülbahar'ın, derdine çare ararlar. İçlerinden sözü-sohbeti dinlenen ve geçmişte Mustafa ile Gülbahar'ın sevdasını bilen biri ortaya bir fikir atar. Der ki; ''Biliyorsunuz geçmişte Mustafa'nın Gülbahar'a meyli vardı. Mustafa'ya durumu söyleyelim. Kabul ederse ikisini evlendirelim. Hem ortada kalan bu iki sabiye babalık etsin, yavrular analı-babalı büyüsün, hemde Gülbahar'a sahip çıksın...''
Durum Mustafa'ya anlatılır. Mustafa, uzun uzun düşündükten sonra evlenmeyi kabul eder ve sessiz sedasız evlendirirler. Artık Gülbahar, yıllar sonrada olsa sevdiğine kavuşacak,çocukları da Mustafa'yı babaları bilerek büyüyeceklerdir.
          Fakat evlendikten sonra Gülbahar çocuklarıyla ayrı bir odada kalmakta, Mustafa ayrı bir oda da kalmaktadır. Böylece günler,aylar geçmekte, Gülbahar her gece ağlayarak Mustafa'yı beklemektedir. Yine böyle gecelerden bir gecede, Mustafa'yı uyku tutmaz. ''Hele bakayım,belki çocukların üstü açık kalmıştır, üşütüp hastalanmasınlar, üstlerini örteyim'' diyerek sessizce Gülbahar'ın kapısını aralar. Bakar ki çocukların üstleri  açık, yorgan yana kaymış. Çocuklardan biri Gülbahar'ın bir göğsüne, diğeri bir göğsüne başını koymuş, mışıl mışıl uyumaktadır. Sessizce yorganı üstlerine çeker, çeker ama tam o sırada baca penceresinden vuran ay ışığı Gülbahar'ın yüzünü gündüz gibi aydınlatır. Mustafa bakar ki, Gülbahar için için ağlamakta, göz yaşları yastığı ıslatmaktadır.

Mustafa ağlamaklı bir şekilde bacaya çıkar, gökyüzüne bakarak dokunaklı bir sesle dilinden şu dizeler dökülür.

            Huma kuşu yükseklerden seslenir
            Yar koynunda bi çift suna seslenir
            Sen ağlama kirpiklerin ıslanır
            Ben ağlimki belki gönül uslanır.

Bu sedayı duyan çocuklar ses sese verip bir taraftan ağlarken Gülbahar da, Mustafa'ya içeriden şöyle cevap verir:

             Sen bağ olki ben bahçende gül olim
             Layıkmıdır yanim yanim kül olim
             Sen efendim ben kapında kul olim
             Koy desinler buda bunun kuludur.

Hüma Kuşu (Farsça: هما / Homā), çoğu kez cennet kuşu olarak da adlandırılan, görünmeyecek şekilde çok yükseklerde dinlenmeksizin sürekli uçan, asla yere değmeyen -bazı kaynaklarda ayakları olmadığı da nakledilir- efsanevi kuş.

Hüma Kuşunun Kökeni
Arapçası Bulah olup, bazı kaynaklarda Arapça'daki ruh anlamına gelen Hu ve su anlamındaki ma kelimelerinden oluştuğu savunulmuştur.Kaynaklarda Tengricilik inancındaki Tanrı Umay ile benzerliği belirtilen Hüma, bazı Türk lehçelerinde Kumay veya Umay kuşu adı ile de bilinir.



Türkü Sözleri:
Huma kuşu yükseklerden seslenir
(oğul) Yar koynunda bir çift suna beslenir beslenir
(yavru yavru)
Sen ağlama kirpiklerin (kömür gözler) ıslanır
(oğul) Ben ağlim ki belki gönül uslanır uslanır
(ah) Ben ağlim ki gülüm
Eğlen eğlen eğlen eğlen belki gönül uslanır

Sen bağ ol ki ben bahçanda gül olim

(oğul) Layık mıdır yanim yanim kül olim kül olim
(yavru yavru)
Sen efendim ben kapında kul olim
(oğul) Koy desinler bu da bunun kuludur kuludur
(ah) Koy desinler gülüm
Eğlen eğlen eğlen eğlen bu da bunun kuludur


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder